Meditasyon ve psikedelik maddeler ruh sağlığınız için eşit derece faydalı olabilir mi?

Geçmişte benzer deneyimleri sıkıntısız atlatmanıza rağmen, yaklaşan bir durum hakkında endişe duyuyor musunuz? Yoksa ilişkiniz veya finansal durumunuzdan, gerçek koşullarınızla orantılı olmayan bir şekilde mi endişeleniyorsunuz?

Bunlar klasik kaygı belirtileridir.

Depresyonla birlikte kaygı bozuklukları, günümüzde dünyadaki en yaygın rahatsızlıklar arasındadır. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre depresyon dünya çapındaki ruhsal sıkıntıların önde gelen nedenidir ve dünya çapında 350 milyon insanı etkilemektedir.

Bu durumların tedavisi reçeteli ilaçlardan, danışmanlık ve tedaviye kadar geniş bir yelpazeye sahiptir, ancak bu tedavilerin evrensel bir etkiye sahip olduğu kanıtlanmamıştır.

Daha önce de yazdığımız üzere bilim insanları halihazırda meditasyon ve psikedelik maddelerin zihin üzerindeki perspektifte değişiklik yaratabilen etkileri nedeniyle potansiyel tedaviler olarak deniyorlar. Bilim insanları, bu tedavilerin insanların depresif ya da kaygılı düşüncelere düşüncelere kapılmasını engellemeye yardımcı olacağını umuyorlar.

Ancak son çalışmalar, bu iki farklı tedavinin, beynin aynı bölgelerini benzer faydalar sağlaması için harekete geçirip geçirmediğini araştırmaya başladı.

Meditasyon mu? Psikedelik maddeler mi?

Johns Hopkins Üniversitesi’nde davranışsal bir sinirbilimci olan Frederick Barrett.”Meditasyon uygulamalarının stres ve endişeyi azaltmada etkili olduğu görülmüştür … insan bilincini değiştirmek için güçlü ve köklü bir yöntemdir.” diyor.

Barett ve ekibi, insan bilincini etkileyebilecek uygulamalara odaklanmışlar.

“Sihirli” veya psikedelik mantarlarda bulunan aktif madde olan psilocybin üzerine yapılan son çalışmalar, psilocybinin hem anksiyete hem de depresyona karşı etkili olduğu göstermiştir. Daha önce de yazdığımız üzere, Imperial College London’da araştırmacıların yakın zamanda yaptıkları bir çalışmada, depresyonu olan kişilere iki kontrollü dozda psilosibin verildi ve semptomları üç aya kadar azalma gösterdi. Kaygı belirtilerinin de iyileştiği görülmüştü.

“Psilocybinin düzgün bir şekilde ve psikoterapist gözetimi altında uygulandığında duygusal hallerde iyi bir değişiklik görülebilir,” diyor Barett. “Meditasyon da iyi bilinen bir yöntemdir.”

Benzerliklerini öğrenmek ve potansiyel olarak iki tedaviyi birleştirebilmek adına, ekibi, meditasyon yaparken bir fMRI tarayıcısı içinde beyin aktivitelerini görüntüleyerek uzun vadeli Budist meditasyon uygulamalarına sahip insanların beyinlerini inceliyor. Katılımcılar meditasyon – ve onların beyinleri – düşük ve yüksek dozlarda psilosibin veya bir plasebo aldıktan sonra etkisini daha iyi belirlemek için araştırmacılar için gruplara ayrılıyor.

Sonuç? “Biri ilaç, diğeri değil,” diye sözlerine devam ediyor Barrett.

Araştırmalar halen daha devam ediyor ve önümüzdeki yıllarda da devam edecek, ancak şimdiye kadar çıkan bütün sonuçlar ümit verici. “Söylemek için çok erken, ama şimdiye kadar psilosibinin refah ve aracılık (mediation) uygulamaları üzerindeki olumlu etkilerini gördük.”

Mantarmış, meditasyonmuş ne gerek var böyle şeylere…

Meditasyon kulağa ne kadar kolay gelse de, kesinlikle kolay bir uygulama değildir ve bir acemi için son derece zorlayıcı olabilir, bu nedenle çalışmanın ardındaki fikir, psikedelik maddelerin perspektifte benzer bir değişiklik sunup sunmadığını ortaya çıkarmak ve eğer öyleyse bunları alternatif bir tedavi olarak kullanmaktır.

“Psilosibin, meditasyonun işe yaramadığı hastalar için ikinci basamak tedavi olabilir,” diyor Barrett.

Başka bir fikir, bu maddelerin insanların bilinçlerini keşfetmelerine ve konsantre olma yeteneklerini geliştirmelerine ve nihayetinde meditasyon yapmasına yardımcı olmak için kullanılmasıdır.

Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Peter Addy ve Yale Psychedelic Science Group’un kurucu üyesi olan “Psilocybin, size deneyimleri göstermek ve içinize dönmek için meditasyona bir geçit olabilir.” diyor.

Kontrollü bir ortamda psilocybin tedavisinin kullanılmasının önemini vurgulayan Addy, ilacın duygudurum bozukluklarının semptomlarını hafifletmek ve hatta bağımlılıklarla başa çıkmak için kullanılabileceğine inanmakta, buna ilave olarak, meditasyonun karışıma eklenmesinin tedaviyi daha sürdürülebilir hale getirebileceğini düşünmeketdir.

Addy, “Bu içgörüye eriştiniz diyelim, peki sonra ne var? Her gün psilosibin alamıyorsunuz – psilosibinin, sık kullandığı zaman toleransı çok yükseltir ve psikoaktif etkiler yaratmaz – bunu sürdürmelisiniz,” dedi.

Bunun, insanların aklını meditasyona açmanın bir yolu olabileceğine inanıyor, bunun için ihtiyaç duyulduğu zaman kullanılabiliyor.
Barrett, “Amerikan Budist topluluğundaki birçok lider, meditasyona girişmek için psikedelik madde kullandığı konusunda açık” dedi. Ancak, ekibinin insanların bunu yapması gerektiğini ima etmediğini vurguluyor.

“İnsanlara daha bilinçli olmalarına yardımcı olmak için yararlı olup olmadığına dair temel bilim sorusuna bakıyoruz.”

Barrett, bilimin sadece bu ilaçların ve meditasyonun en azından duygudurum bozukluklarını tedavi etmek için sunabileceği terapilerin yüzeyine dokunduğuna inanıyor. Daha önce bağımlılıktan muzdarip kişilerle çalışan Addy, “Sadece neyin işe yaradığını değil, niçin işe yaradığını da bilmemiz gerekiyor” diye ekledi.

Addy, “Psikiyatri, insanları tedavi etmek için umutsuzca yeni yaklaşımlara ihtiyaç duyuyor” dedi.