Default Mode Network Nedir ? 

“Aynı şeyi tekrar tekrar yaparsanız, her zaman aynı yolda yürüyormuşsunuz gibi olur. Doğal olarak, bu yol çok aşınmış ve yürümesi kolay hale gelir. Psikedelik maddeler (DMN etkinliğinin azalması ile) yeni bir yolda biraz daha kolay yürüyebilmeniz için ‘çimleri biçer’.” -Dr. Matthew Brown, DO, MBA, ABPN, Çocuk, Ergen, Yetişkin Psikiyatrisi

Default Mode Network (DMN) yani Varsayılan Mod Ağı, birçok nörobilimcinin, kişinin daha önceden geliştirmiş olduğu düşünce kalıplarına uymayan düşünceleri ve bilgileri kapatan bir indirgeme kapısı olarak davrandığını düşündüğü beynin dinlenim durumundayken çalışan ağlarından biridir.

DMN bizi büyük ölçüde yararsız ve alakasız veri yığını tarafından boğulmaktan ve bu bilgilerle kafamızın karışmasından korur. DMN aynı zamanda bize pratik olarak yararlı olması muhtemel ve alışkın olduğumuz düşünce kalıplarına uyan küçük bir bilgi seçeneği bırakır.

DMN, birbirleriyle yüksek oranda ilişkili ve beyindeki diğer ağlardan farklı aktivite sergileyen etkileşimli bir beyin bölgesi grubundan oluşur. Bu beyin bölgeleri, Posterior Singulat Korteks, Medial Prefrontal Korteks, Angular Gyrus, Dorsal Medial Altsistem ve Medial Temporal Altsistem’i içinde barındırır.

  • Posterior Singulat Korteks (PCC), hafıza oluşumu gibi bilişsel işlevlerden ve benlik algımızdan sorumludur. PCC’nin ventral (alt) kısmı, benlik duygusu, başkalarını algılama, geçmişi hatırlama, gelecek hakkında düşünme, karmaşık kavramları işleme ve uzamsal gezinme ile ilgili olanlar da dahil olmak üzere DMN’yi içeren tüm görevlerde etkin hale gelir. PCC’nin dorsal (üst) kısmı ise istemsiz farkındalık ve uyarılmayı içerir.
  • Medial Prefrontal Korteks, bir bireyin otobiyografik anıları, gelecekteki hedefleri ve olayları nasıl yarattığı, algıladığı ve onlara çok yakın olanların (aile gibi) bilinci veya düşünceleri gibi kişisel bilgilerin işlenmesinden sorumludur.
  • Angular Gyrus, algı, dikkat ve uzamsal farkındalık gibi bilişsel işlevleri birbirine bağlar ve beynin bu uyaranlara tepkisine karar verir.
  • Dorsal Medial Altsistem, başkalarının eylemlerinin amacını belirleme, başkalarıyla ilgili düşüncelerimizin belirlenmesi gibi daha çok sosyal olarak yönlendirilmiş düşünceyle ilgilidir.
  • Medial Temporal Altsistem, PCC ile birlikte geçmiş, şimdiki zaman ve geleceğin algılanmasını ve gelecekteki olaylar veya durumlarla ilgili zihnimizdeki simülasyonun oluşmasını sağlar. Ayrıca hafıza oluşumunda ve özellikle anıların hatırlanması sürecinde yer alır.
Synaptic Networks
Sinaptik Ağ

DMN’yi oluşturan bağlantılar, doğumdan beş yaşına kadar giderek artar ve bu da tesadüfi olarak çocuğun içsel kimliğinin ya da ego duygusunun geliştiği zamandır. Birey olgunlaştıkça beyin, yaşam uyaranlarından gelen bilgileri kalıplaşmış bir tarzda depolar ve giderek daha sınırlandırılmış alışkanlıklar ve düşünce yolları geliştirir.

Beyinde DMN’yi oluşturan sınırlı düşünce yolları ve kalıplarının, bir kişi dinlenme durumundayken ve dikkatle bir görev veya uyaranla meşgul olmadığı zamanlarda en yüksek aktiflik derecesinde olduğu Fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme (fMRI) tarafından gösterilmiştir. Özellikle aşırı aktif bir DMN’nin Alzheimer, otizm, şizofreni, depresyon, kronik ağrı, travma sonrası stres bozukluğu ve anksiyete gibi birçok psikolojik bozuklukla ilgili olduğu varsayılmıştır.

Dr. Brown, psikiyatrideki uzun yıllara dayanan deneyiminin sonucunda, bu ağdaki aşırı aktiviteyi aşırı özeleştiri, katı düşünce kalıpları ve olumsuz düşünce döngüleri ile ilişkilendirmiştir. Bunların hepsi depresyon ve anksiyete durumlarıyla uyumlu düşünce kalıplarıdır. Aşırı aktif bir DMN’nin bir bireyi nasıl olumsuz etkileyebileceğine dair en iyi örnek, bir düşünce deneyi yoluyla açıklanmıştır:

Bir anda kendinizi kalabalık bir ortamda bulduğunuzu hayal edin. Ortam biraz gergin ve siz ortamı yumuşatmak için absürt bir şaka yaptınız. Ancak sessiz kalabalık “Bu çok komik değildi” veya “Bunu neden söylesin?” diye düşünüyor olabilir. Bununla birlikte, çoğu insan çabucak bir sonraki konuya atlar ve kısa sürede, başarısız olan şakayı tamamen unutur. Bu arada, şakayı anlatan kişi olan siz (aşırı aktif bir DMN ile) kendinizi ne kadar aptal gösterdiğiniz konusunda aşırı derecede zihninizi meşgul edersiniz ve çok kolay bir şekilde olumsuz bir düşünce döngüsüne hapsolabilirsiniz.

Psikedelik Maddeler Default Mode Network’ün Çalışmasını Nasıl Etkiler ?

Psikedelikler DMN’deki son derece organize olan bilgi akışını geçici olarak dağıtır. Bu, ağ içinde daha az düzenli nörodinamiklere ve daha yüksek bir entropiye (düzensizliğe) izin verir ve tersine, diğer birçok beyin ağı arasındaki hiper-bağlantıyı uyarır. 

Psikedeliklerin etkilerinin fMRI ile gösterildiği çalışmalarda en çok dikkati çeken şey, iki önemli nörotransmitterin (glutamat ve beyin kaynaklı nörotrofik faktör) uyarılması, beynin normalde iletişim kurmayan bölgeleri arasındaki hiper-bağlantı yolakları ve DMN’deki aktivitenin azalışıdır. DMN aktivitesindeki bu azalma beynin sıfırlanmasını veya bir bakıma yeniden başlatılmasını sağlar. Modern nörobilim deneyleri LSD, psilosibin ve ayahuasca gibi psikedeliklerin DMN’nin çalışmasını azalttığını göstermiştir. Ayrıca bu azalmanın psikedelik maddeler dışında, meditasyonla ve uykunun belirli evreleriyle de ilişkili olduğu kanıtlanmıştır.

Psikedelikler, DMN aktivitesini bozma yetenekleri sayesinde olumsuz düşünce döngülerini kırarak güçlü bir tedavi edici potansiyele sahiptir. Örneğin Imperial College London’da yapılan bir çalışma, 12 ağır depresyonda olan hastaya psilosibin destekli tedavi uygulamasının 3 ay içinde hastaların depresyon skorlarını ciddi bir biçimde azalttığını göstermiştir

Çocukluğun erken dönemlerinde (DMN’nin henüz gelişmekte ya da etkin olmadığı) sahip olunan bilinç durumu ve hisler, psikedeliklerin neden olduğu bilinç durumu ve hisler ile karşılaştırıldığında her iki durumda da çevredeki her şeyin tamamen yeni ve çok daha açık fikirli bir şekilde, katı düşünce kalıpları tarafından kısıtlanmamış olarak ve yüksek merak duygusu ile algılandığı anlaşılmıştır. 

Default Mode Network – Ego Ölümü İlişkisi

Ego ölümü, bireyin yüksek doz psikedelik kullanımı sonucunda oluşan, kendi egosunu veya kimliğini oluşturan sınırların ortadan kalkarak yaşam ve kainat ile bütünleşmesi anlamına gelen bir kavramdır. Birey “ego ölümü” deneyimini yaşadığında artık izole bir varlık olmaktan çıkar ve hayat hakkında derin bir içgörüye sahip olmaya başlar. 

2016’da Imperial College London tarafından yapılan çığır açan bir çalışmada, 20 gönüllüde LSD’nin beyin aktivitesine olan etkileri ve bireyde oluşan psikolojik tepkileri, nörogörüntüleme teknikleri kullanarak ölçüldü. Sonuçlar, LSD’nin DMN’nin fonksiyonunu azalttığını ve aktivitedeki bu düşüşün “ego ölümü” deneyimiyle güçlü bir şekilde ilişkili olduğunu gösterdi ve DMN’nin “ego” ya da benliğin bireyde sürdürülmesinde hayati bir rol oynadığını belirtti.

Ego ölümü deneyimi ve psikedelikler tarafından beyinde etkinleşen geçici bağlantı yolları hakkında belki de en ilginç şey, ilacın geçiciliğinin ötesinde kalan uzun süreli, kalıcı terapötik (tedavi edici) etkilerdir. Psikedeliklerin neden olduğu güçlü ego ölümü deneyimiyle birlikte DMN’nin sıfırlanması, genellikle bir kişinin hayatındaki en anlamlı deneyimler arasında tanımlanır. Bu tür deneyimler, olumsuz düşünce kalıplarından kurtulmamıza, psikolojik olarak daha esnek olmamıza ve kendimizle çevremizdeki dünya arasındaki engelleri ortadan kaldırmamıza, birbirine bağlı yaşam ağındaki yerimizin farkına varmamıza yardımcı olur.

Kaynak :