Antidepresanlar major depresif bozukluk, sürekli depresif bozukluk (distimi), anksiyete bozuklukları, obsesif- kompulsif bozukluklar gibi rahatsızlıklar için kullanılmaktadır. Bir teoriye göre depresif semptomlar, aşırı aktif hipotalamik-pitüiter-adrenal eksen (HPA ekseni) sonucunda oluşmaktadır, yani beynin hipotalamus bölgesi, beynin altında yer alan hipofiz bezi ve böbreküstü bezlerinden oluşan kısmının aşırı işlemesi kişiyi hormonal olarak depresyona yatkın hale getirir. Antidepresanlar ise, HPA eksenini düzenleyip, kişinin depresif semptomlardan kurtarmaya yarar (Carmine, 2017).

Serotonin, beyin hücreleri arasında sinyal taşıyan kimyasal habercilerden (Nörötransmiter) biridir. Seçici Serotonin Geri Alım Engelleyici (SSGAE) (Selective Serotonin Reuptake Inhibitor, SSRI)  antidepresanlar, ikinci jenerasyon antidepresan grubuna dahildir ve beyindeki serotonin seviyesini yükselterek depresyon semptomlarını hafifletirler. SSGAE’ler beyindeki serotonin geri alımını önleyerek, daha çok serotonin üretilmesini sağlarlar. SSGAE’ler, ABD dahil birçok ülkede en popüler ve en çok kullanılan antidepresan çeşidi olarak bilinmektedir; Prozac, Zoloft, Cipralex, Lustral en çok bilinen ve tüketilen SSGAE markalarıdır (Preskorn, Stanga, Feighner & Ross, 2012). Muhtemelen, bu markalardan birinin adını daha önce duymuşsunuzdur, antidepresanlar medya ve sağlık çalışanları arasında genel olarak tehlikesiz görülse de, bazı araştırmaların sonuçları bunun tersini önermektedir.

İnanılanın aksine antidepresanlar ciddi zarar verme potansiyeline sahiptirler, bu zararlar; kalıcı beyin hasarından, arttırılan intihar ve şiddet eğilimi, depresyonun kronikleşmesi ve sıklığının artması gibi çeşitli sonuçlara yol açabilmektedir. Kronik anditedepresan kullanımı, kullanıcıyı güçlendirip, yaşamlarında pozitif değişiklikler yaratmak yerine; kişiyi ilaca bağımlı bir birey haline getirebilmektedir. Bu yazımda antidepresan kullanımının fizyolojik, psikolojik ve sosyal sonuçlarından bahsedeceğim.

 

Fizyolojik yan etkiler

Antidepresan kullanımdan doğan en belirgin olumsuz vakalar arasında hareket bozuklukları, ajitasyon, cinsel işlev bozukluğu, yetersiz kemik ve beyin gelişimi, mide-bağırsak kanaması ve birtakım daha az bilinen problemler yer almaktadır. Bunlar nadiren olan vakalar değildir, fakat en belirgin hasar, aylar ve yıllar süren kullanım sonucu ortaya çıkmaktadır, bu yüzden de antidepresan kullanımının güvenli olduğu varsayılmaktadır. Anderson ve ekibi (2012) yaptığı incelemede, antidepresan kullanmaya başlayan kişilerin yarısından çoğunda bahsedilen yan etkilerden en az birinin bulunduğunu saptamıştır.

Bazı yan etkiler ciddi sağlık riski taşımazken, mide-bağırsak kanaması gibi yan etkiler, hayati risk içeren bir probleme dönüşebilmektedir; çocuklarda ise yetersiz kemik gelişimi iskelet problemlerine ve yaşlandıkça sıklaşan kemik kırılmalarına yol açabilmektedir. Serotonine maruz kalan genç farelerin beyinsel gelişimlerinin zarar gördüğünü belirten çalışmalar da mevcuttur (Esaki et al., 2005), daha da fazlası birçok araştırmacı, SSGAE grubu ilaç kullanımının, hamile anneleri ve genç çocukları ilerleyen yaşlarda duygusal rahatsızlıklar yaşama ihtimallerini arttırdığını söylemekte (Ansorge et al., 2004).

Pek bahsedilmeyen başka bir problem ise, antidepresan kullanımından doğan yan etkileri kontrol altına almak için tedaviye ilaveten yazılan ilaçlardır. Prozac kullanımının endişe ve ajitasyon yarattığı çoğu kişi tarafından bilinmektedir (Breggin & Breggin, 1995), bu nedenle hekimler genellikle tedaviye ek olarak Xanax tarzı yatıştırıcı benzodiazepine grubu ilaçlar önermektedirler. Antidepresan kullanımı mide-bağırsak kanamasına yol açabileceğinden dolayı doktorlar bu durumu önlemek için Nexium gibi asit engelleyici ilaçlar da yazarlar. Bu ilaçların da yan etkileri olması kaçınılmaz olduğundan dolayı ilaç kullanımı daha fazla ilaç kullanımına yol açabilmektedir (Musumba & Pirmohamed, 2006)

 

Psikolojik yan etkiler

SSGAE’lerin belki de en bilinen yan etkisi “motivasyonsuzluk sendromu” dur. Bu sendrom; hissizlik (apathy), motivasyonun azalması ve kişilik değişimi gibi semptomlar ile karakterize edilir, Sackheim ve arkadaşları (2001) bu semptomların beynin ön loblarında hasar olan kişiler ile klinik benzerlikler gösterdiğini söylemekteler. Antidepresanlar dahil birçok psikoaktif maddenin, duyguları belli bir ölçüde körelttiği de unutulmamalıdır (Price & Goodwin, 2009).

Klinik SSGAE çalışmaları, ajitasyonun antidepresan kullanımının yaygın bir yan etkisi olduğunu belirtmekte. Yale Üniversitesi Psikiyatri departmanı, hastahanelerinin psikiyatri ünitesindeki hastaları analiz ettiklerinde, hastaların %8.1’inin  “Antidepresan kaynaklı psikoz veya mania nedeniyle hastahaneye başvurduğunu” fark etmişler (Preda et al., 2001). SSGAE grubu ilaçlarda ajitasyonun yaygın bir yan etki olmasından dolayı ilaç firmaları klinik denemelerde bunu gizlemek için antidepresanlarına ek olarak, yatıştırıcı (sedative) veya sakinleşirici (tranquilizer) vermektedirler (İki madde de rahatlama gibi etkiler yaratsa da, yatıştırıcıların ağrı kesici ve analjezi gibi belirgin özellikleri varken, sakinleştiricilerin yoktur). Eli Lilly firması çalışanları Prozac kullanan hastaların %28’inin insomnia (uyku bozukluğu), ajitasyon, endişe, gerginlik ve huzursuzluk yaşadıklarını söylemekte ve buna ek olarak, yüksek dozaj alan hastaların daha yüksek oranda rahatsızlık belirttiklerini de rapor etmekte (Beasley et al.,1992).

Antidepresan ile terapiler başlangıcından itibaren depresyon nöbetlerinde endişe verici değişikliklere (hoşnutsuzluk, insomnia, düşük enerji ve konsantrasyon, düşük iştah ve azaltılmış libido) ve  taşkınlık (mania) nöbetlerine (öföri (euphoria), hızlı konuşma, seri ve dikkat dağıtan düşünceler, azalmış uyku ihtiyacı, hiperseksüalite ve azalmış dürtü kontrolü) yol açabilecek kapasiteye sahip oldukları bilinmektedir. Birçok rapor SSGAE’lerin akatazi, parkinsons hastalığı, distoni, diskinezi gibi  hareket bozuklukları ile ilişkili olduklarını önermekteydi (Gerber & Lynd 1998). Bu rahatsızlıklar kendi başlarına yeterince ciddi olsalar da, potansiyel akatizinin saldırganlığa ve intihar eğilimine sebep olabilmesi de endişe vericidir. Akatizi, iç huzursuzluk veya aşırı ajitasyon durumu olarak bilinir ve psikoaktif madde kullanımınınım sonucu en sık görülen hareket bozukluğudur. Akatizi kaynaklı şiddet, 4. Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Istatistiksel El Kitabında da (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders IV, DSM-IV)  geniş yer bulmuştur. Özetle, Akatizi şiddete ve intihara meyili arttırırken, antidepresanlar akatiziye sebep olabilmektedir (Khan, Khan, Kolts, & Brown, 2003).

 

Intihar

Yıllar süren ayak sürümeler ve bini aşkın intihardan sonra, Amerikan Gıda ve İlaç Kurumu (Food and Drug Administration, FDA)  “Her yüz çocuktan üçünün” antidepresan tedavisinin bir sonucu olarak intihar düşünceleri geliştirebildiğini kabul ederler (Harris, 2004). Başka bir araştırmada ise SSGAE grubu ilaç kullanan çocukların intihara kalkışma olanı, plasebo kullanan çocuk grubuna göre 3 kat daha yüksek bulunur (Ferguson et al., 2005). Buna rağmen, ABD çocuklarda antidepresan kullanımına bir sınırlama veya yasak getirmemiştir.

Çocuklarda artan intihar riski bilinmekteyken, çoğu insan, yetişkinlerin de benzer bir risk altında olduğundan habersizdir. Antidepresan kullanan yetişkinler üstünde yapılan çalışmalar yeniden analiz edildiği zaman SSGAE’lerin intihar riskini (teşebbüs veya tamamlanmış) yükselttiği de görülmüştür, bu da plasebonun dört katında bir orandı (Ferguson et al., 2005).

Sayısı artan çalışmalar, antidepresanların çoğu katılımcının depresif özelliklerinin şiddetini arttırmasa da kronikleşmeyi (chronicity) kötüleştirdiğine dair olan hipotezi desteklemekte. Antidepresanlı terapiler çoğunlukla en zayıf  tedavi sonuçlarıyla ilişkilendirilmiştir. Hollanda’da yapılan 12,000 katılımcılı geçmişe yönelik bir çalışma ise, terapide antidepresana maruz kalmanın, uzun vadede en kötü sonuçları doğurduğunu işaret etmekte. Depresyonu nükseden katılımcıların %79’unun ilk depresyon nöbetinde antidepresan kullandığı görülmüştür, buna karşı depresyonu nüksetmeyen tek katılımcının ise ilk nöbetinden önce veya sonra antidepresan kullanmadığı ortaya çıkmıştır (Weel-Baumgarten et al., 2000).

 

Antidepresan kullanımının uzun vadede etkileri

Antidepresan kullanımının, beyin ve vücut yapılarında uzun vadede, ve bazı durumlarda geriye dönüşü olmayan kimyasal değişiklikler yarattığı görülmüştür. Insan deneklerde Prozac ve Paxil kullanımının kortizol seviyesini yükselttiği bilinmektedir. Yükseltilmiş kortizolun ise depresyon, kilo almak, bağışıklık sistemi bozukluğu ve hafıza problemleri ile ilişkilendirilmiş olması ise endişe vericidir (Jackson,1998). Thomas Jefferson Üniversitesinde, serotonerjik bileşimlerin anatomik etkisi incelendiğinde, kısa süre, yüksek dozda SSGAE’lere maruz kalan farelerin serotonin sinir liflerinde şişkinlik ve kıvrılma görülmüştür (Shin et al.,2009).

Bu yazıda en popüler  antidepresan olmasından dolayı çoğunlukla SSGAE’ler üstüne yoğunlaştım, SSGAE’lerin antidepresan konusunun sadece bir kısmı olduğunu bilmekte fayda var, antidepresan konusu; yapılan taraflı çalışmalar, ecza lobisi, klinik psikopatolojinin sağlamlığı gibi birçok farklı perspektiften incelenebilir. Fakat, unutmamak gerekir ki bilinçsiz antidepresan kullanımının zararı faydasından çoktur. Aynı şekilde, psikiyatristlerin verdiği ilaçları da gözü kapalı şekilde almak eşit derecede zararlı olabilir. Kimse, sizi kendinizden daha iyi bilemez. Bu yüzden, fırsat buldukça içgözlem yapmaya ve farkına vardığınız şeyleri psikiyatristiniz/psikoloğunuz ile paylaşmaya özen gösterin. Unutmayın ki terapistlerin elinde depresyonunun üstesinden gelecek sihirli bir değnek yoktur, bu konularda tek çözüm iki tarafın da çözüm için eşit miktarda çaba harcamasıdır.

Antidepresanlar ile ilgili bilgi alabileceğiniz yığınla kitap ve çalışma da mevcuttur, Grace Jackson’un “Rethinking Psychiatric Drugs”  (Psikyatri Ilaçlarını Yeniden Düşünmek) adlı kitabı, bu konuya merağı olan kişiler için faydalı bir kaynak olabilir.

Semptomlarınızdan daha fazla yan etkisi olan ilaçlar kullanmayın! 

Referanslar

Anderson, H. D., Pace, W. D., Libby, A. M., West, D. R., & Valuck, R. J. (2012). Rates of 5 common antidepressant side effects among new adult and adolescent cases of depression: a retrospective US claims study. Clinical therapeutics, 34(1), 113-123.

Ansorge, M. S., Zhou, M., Lira, A., Hen, R., & Gingrich, J. A. (2004). Early-life blockade of the 5-HT transporter alters emotional behavior in adult mice. Science, 306(5697), 879-881.

Beasley, C. M., Masica, D. N., & Potvin, J. H. (1992). Fluoxetine: a review of receptor and functional effects and their clinical implications. Psychopharmacology, 107(1), 1-10.

Breggin, P. R., & Breggin, G. R. (1995). Talking back to Prozac: What doctors aren’t telling you about today’s most controversial drug. Macmillan.

Carmine, P. M. (2017). “Depression, Stress and the Adrenal Axis”. British Society for Neuroendocrinology, UK. Archived from the original on 12 April 2017. Retrieved 12 April 2017.

Esaki, T., Cook, M., Shimoji, K., Murphy, D. L., Sokoloff, L., & Holmes, A. (2005). Developmental disruption of serotonin transporter function impairs cerebral responses to whisker stimulation in mice. Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America, 102(15), 5582-5587.

Gerber, P. E., & Lynd, L. D. (1998). Selective serotonin-reuptake inhibitor–induced movement disorders. Annals of Pharmacotherapy, 32(6), 692-698.

Harris, G. (2004). Student, 19, in trial of new antidepressant commits suicide. The New York Times, 30-30.

Fergusson, D., Doucette, S., Glass, K. C., Shapiro, S., Healy, D., Hebert, P., & Hutton, B. (2005). Association between suicide attempts and selective serotonin reuptake inhibitors: systematic review of randomised controlled trials. Bmj, 330(7488), 396.

Jackson, I. M. (1998). The thyroid axis and depression. Thyroid, 8(10), 951-956.

Khan, A., Khan, S., Kolts, R., & Brown, W. A. (2003). Suicide rates in clinical trials of SSRIs, other antidepressants, and placebo: analysis of FDA reports. American Journal of Psychiatry, 160(4), 790-792.

Musumba, C., & Pirmohamed, M. (2006). Management and prevention of drug‐induced major bleeding. Prescriber, 17(8), 17-24.

Preda, A., MacLean, R. W., Mazure, C. M., & Bowers Jr, M. B. (2001). Antidepressant-associated mania and psychosis resulting in psychiatric admissions. Journal of Clinical Psychiatry, 62(1), 30-33.

Preskorn, S. H., Stanga, C. Y., Feighner, J. P., & Ross, R. (Eds.). (2012). Antidepressants: past, present and future (Vol. 157). Springer Science & Business Media.

Price, J., Cole, V., & Goodwin, G. M. (2009). Emotional side-effects of selective serotonin reuptake inhibitors: qualitative study. The British Journal of Psychiatry, 195(3), 211-217.

Sackeim, H. A., Keilp, J. G., Rush, A. J., George, M. S., Marangell, L. B., Dormer, J. S., … & Oliver, N. (2001). The effects of vagus nerve stimulation on cognitive performance in patients with treatment-resistant depression. Cognitive and Behavioral Neurology, 14(1), 53-62.

Shin, T. K., Kang, M. S., Lee, H. Y., Seo, M. S., Kim, S. G., Kim, C. D., & Lee, W. S. (2009). Fluoxetine and sertraline attenuate postischemic brain injury in mice. The Korean Journal of Physiology & Pharmacology, 13(3), 257-263.

Van Weel-Baumgarten, E. M., Schers, H. J., Van den Bosch, W. J., Van den Hoogen, H. J., & Zitman, F. G. (2000). Long-term follow-up of depression among patients in the community and in family practice settings: a systematic review. Journal of Family Practice, 49(12), 1113-1113.