Öncelikle illegal maddelere uyuşturucu demenin çok mantıklı olmadığını belirtmeliyim. Çünkü her madde kişiyi uyuşturmaz. Kokain, amfetamin ve ekstazi gibi maddeler uyarıcı özelliklere sahiptirler. O yüzden uyuşturucu ile mücadele kavram olarak hatalı olduğu kadar, isim olarak da hatalıdır. Bu yazımda daha önce bahsettiğim bir konu olan uyuşturucu ile mücadelenin tarihçesinden bahsedeceğim. 

Amerika Birleşik Devletlerinden başlayıp dünyaya yayılan uyuşturucu ile mücadele, uyuşturucu kullanımının azaltılması hedefi dışında, göçmen ve azınlık gruplara olan korkulara dayanıyordu.

1906’daki Saf Gıda ve İlaç Yasası, 1914’teki Harrison Narkotik Vergi Yasası ve 1937’deki Marijuana Vergi Yasası aracılığıyla, ABD 20. yüzyılın ilk yarısında maddeleri düzenlemeye ve kısıtlamaya başladı.  Bu dönemde, ülke genelinde yüksek düzeyde ırksal ve etnik gerginlikler görülmekteydi, bu gerginlik sadece Afrikalı Amerikalılar ile ilgili değil, Meksikalı ve Çinli göçmenleri de etkiliyordu. 

New York Times’da yayınlanan bir yazıda, federal kenevir yasağı, kenevirin Meksikalı göçmenlerin ve siyahi toplulukların üzerindeki etkisiyle ilgili bir ulusal histeri dönemi sırasında başladığına işaret etmektedir. 1930’larda yaygın olan yabancı düşmanlığı ve ırkçılık duyguları yeni ve egzotik bir maddeye dair endişeler ile birleştiğinde, önce kamuoyunu ve sonunda yasa koyucuları uyuşturucu yasağını talep etmeye yönlendirdi.

Tarihçi Peter Knight’a göre bu tutum pratik olarak tüm madde yasağı biçimlerine sıçratıldı. Afyon’un (opium; morfin, eroin, kodein gibi maddelerin ham maddesidir) Amerika’ya gelmesi büyük ölçüde Çinli göçmenler sayesinde olmuştur. Halihazırda uyuşturucuya şüpheyle yaklaşan ve yabancı düşmanı inançları hızlı bir şekilde artan Amerikalılar, afyonun Çinli göçmenleri tehlikeli hale getirdiğine inanmaya başlamışlardı. Knight, yazısında, beyaz kadınları fuhuşa zorlayan Çinli göçmenlerin hikayeleri, Çinlilerin ahlaksız ve kirli olarak tasvirleriyle birlikte, 1877-1900 yılları arasında on bir eyalette afyon karşıtı yasaların yürürlüğe girmesini sağladı.


Nörobilimci Carl Hart, Nations için kaleme aldığı yazısında, kokainin de benzer bir şekilde siyah topluluklara olan korkuyla ilişkilendirildiğinden bahsetti. 1914 yılında New York Times’ın “Negro kokain ‘yaratıkları’ nın yeni bir güney tehdidi olduğunu” iddia eden manşeti rahat rahat kullanması bile madde kullanımının ırklarla ilişkilendirilmesinin yaygınlığına işaret ediyordu. Times’daki makalenin yazarı – bir doktor – şöyle yazmıştı: “[Kokain kullanıcısı] insanların alaycı ve taciz edici söylemlerde bulunduğunu hayal eder ve bu genellikle masum olan ve olmayan kurbanlara karşı cinayet saldırılarını tetikler.” Yazar daha sonra, “Güney’deki toplu cinayetlerin birçoğunun kokain kullanan siyahiler (makalede ırksal aşağılayıcı bir terim olan nigger kelimesi kullanılmıştır) yüzünden olduğunu ve Asheville yakınlarındaki “kokain zencilerinin”, her biri için sadece bir kartuş kullanarak beş insanın ölümüne neden olduğunu da” iddia etmiştir.

Yakın geçmişte, bu uyuşturucu korkusu ve azınlıklarla olan bağlantı, yasa uygulayıcı yetkililerin 1980’lerde ve 90’larda crack kokain salgını olarak nitelendirdikleri süreçte yeniden ortaya çıktı.

Özellikle milletvekilleri, yargıçlar ve polis, azınlık topluluklarındaki şiddeti crack kokainle ilişkilendirdiler. Bu ilişki, normal ve crack kokainin farmakolojik olarak aynı olmasına rağmen, crack kokain için zorunlu asgari cezayı almak için 100 kat daha kolay hale getirme mantığının bir parçasıydı. Sonuç olarak, azınlık gruplar yasadışı uyuşturucu için çok daha ağır hapis cezaları aldılar (2010 yılında, crack ceza oranı 100den 1’e kokainin oranı ise 18’den 1’e düştü).

 

Hart, özellikle New York Times’in kapsama alanını inceledikten sonra açıkladı: “1980’lerin sonlarında, benzer makalelerden biri, çatlağı ve siyah insanlarla ilgili problemlerini birleştirdi. Tüm özel polis birimleri, ‘sıkıntılı mahallelere’ yollandı, birçok tutuklama yapıldı ve hedeflenen topluluklara zor kullanılarak insanlık dışı muamelelerde bulunuldu. Bu gibi olaylardan sonra karmaşık ekonomik ve sosyal yaptırımlar, cezai adalet sorunlarına indirgendi: Bölgede iş alanı yaratılması gibi asıl ihtiyaçlarına çözüm bulmak yerine bütün kaynaklar direct olarak hukuki yaptırımlara yönlendirildi.”

Bunların hiçbiri, uyuşturucuyla savaşın yalnızca göçmenlere ve azınlıklara olan korkulardan kaynaklandığı anlamına gelmemektedir. Pek çok kişi, uyuşturucuların, bireyler ve toplum üzerindeki etkileri konusunda gerçekten endişe duymaktadır. Ancak, uyuşturucuyla ilgili savaş söz konusu olduğunda, tarihsel hesaplar, azınlıkların uyuşturucu kullanımıyla bağlantılı histerilerini takip eden en sert çatlakların olduğunu öne sürüyor. Uyuşturucu savaşında ırk farklılıklarının yaratılması, uyuşturucu karşıtı çabaların köklerinin doğal bir sonucu gibi görünmektedir.