Ibogaine, Afrika Iboga Tabernant’ın çalısının kök kabuğundan türetilen indol bir alkaloididir. Ibogaine öncelikle rüya gibi bir bilinç halini tetikleyen, iç gözlemi, ayrışmayı teşvik eden ve bilinci değiştiren halüsinasyon etkileri ile tanınır. (Alper, 2001).
Iboga Tabernant’ın özünün düşük dozları, Batı Orta Afrika’daki yerli halk tarafından açlık, susuzluk ve yorgunluğa karşı kullanıldığı bilinmektedir. Daha yüksek dozajlar ise dini/ruhani törenlerde ve ayinlerde kullanılır. (Fernandez ve Fernandez, 2001).
Ibogaine maddesi tüketildiğinde ortalama etkisi 24 saattir. İbogaine deneyimi, ‘vizyoner’ aşama ve ‘iç gözlem’ aşaması olarak adlandırılan iki aşamadan oluşmaktadır. Vizyoner aşamasında kişi ‘onirojen’ olarak tanımlanan rüya benzeri ruh halinin etkisinde olur. Katılımcılar sık sık rüyalarında ataları/ölen aile üyeleri tarafından ziyaret edildiklerini ve öğütler dinlediklerini belirtir. Bu etkiler 4 ila 6 saat arası sürer. İkinci aşama olan iç gözlem aşaması ise psikoterapötik etkilerden sorumludur. İnsanların korkularını ve olumsuz duygularını yenmelerine yardımcı olabilir. İbogain, anıların tamamen bilinçli ve farkındayken rüyayı anımsatan değişmiş bir bilinç durumunu katalize eder, böylece yaşam deneyimleri ve travma sorunları işlenebilir (Alper,2001; Dickinson 2017).
Ibogaine’nin bağımlılık ve yoksunluk semptomları üstündeki etkisinin keşfi 1960’lı yılların başlarında, o zamanlar 19 yaşında eroin bağımlısı olan Howard Lotsof, psikedelik bilimin az bilinen neferlerinden biri olacağından habersizdi. Lotsof, arkadaşları ile kilo başına 6 ila 19 mg arasında değişen Ibogaine dozları kullandı. Ibogaine’in etkisi geçtikten sonra Lotsof ve eroine bağımlılığı olan diğer arkadaşları bir günden uzun süre eroin kullanmadıklarını ve yoksunluk semptomlarının belirgin bir şekilde hafiflediğini fark etmişler. Bu bulgular, daha sonra gelecek olan Ibogaine araştırmalarının temelini oluşturmuştur (Alper ve ark., 2008).
Bugün, Howard Lotsof, Ibogaine’in anti-bağımlılık potansiyelini keşfi ile ünlenmiş bir bilim insanı. O zamandan beri, çok sayıda çalışma İbogaine’in ‘anti-bağımlılık etkilerini’ araştırdı. Klasik bağımlılık testlerinde, ibogaine’in farelerin morfin isteğini bozduğu veya azalttığı bulunmuştur (Glick ve ark., 1991). Kokain bağımlılığı için de benzer bulgular ortaya çıkmıştır, Ibogaine kokain bağımlısı sıçanların kendi kendine uygulama (self-administration) davranışlarını inhibe etmiştir (Cappendijk ve Dzoljic, 1993). 1992’yılında yayınlanan Yeni Opioid Aktivite Faaliyet Raporunda, Ibogainein bileşiklerini değerlendiren araştırmacılar, Ibogaine’in geleneksel bağımlılık farmakoterapisinden farklı olarak herhangi bir bağımlılık veya yoksunluk semptomuna neden olmadığını belirtti (Woods ve ark., 1992). Ayrıca, Cappendijk ve Dzoljic (1993) ve Glick ve ark. (1992) yoksunluğu korumak için Ibogaine’in iki defa kullanılmasının sadece bir defadan daha etkili olduğunu kaydetmiştir.
Psikofarmakoloji
İbogaine’in mevcut opioid farmakoterapilerinden farklı olduğu bilinmektedir. Etki mekanizması mevcut farmakolojik alternatiflere dayanarak açıklığa kavuşturulamamıştır. İbogainin etkileri, baskın sinir iletici aktivitesinden ziyade çoklu sinir iletici sistemleri arasındaki karmaşık etkileşimlerden kaynaklandığı iddia edilmektedir (Popik ve ark. 1995). İbogain’in, NMDA, kappa ve mu-opioid ve sigma2 reseptörleri, sodyum kanalları ve serotonin taşıyıcıları dahil olmak üzere çoklu merkezi sinir sistemi bağlanma alanları için mikromolar afinitelere sahiptir (Mah ve diğerleri, 1998). Serotonin üzerindeki etkiler lizerjik asit dietilamid (LSD) -Türkçe söyleyince çok garip duruyor-, psilosibin ve dimetiltriptamin (DMT) gibi klasik halüsinojenlere benzer. (Alper ve diğerleri, 2008)
Önceki çalışmalar
Tamamen tamamlanmış bir rastgele kontrollü araştırma (RKA) olmaması, Ibogaine ile yapılan araştırmaların en büyük zayıflığı.
İbogainin bağımlılık yapıcı etkisine ilişkin literatüre daha yakından bakıldığında, bazı açıklar ve eksiklikler göze batmaktadır. Tamamlanmış Rastgele Kontrollü Araştırma (RKA) olmaması ve yasal, etik ve finansal nedenlerle, insan katılımcılarla yapılan araştırmalar çoğunlukla küçük ve temsili olmayan örneklemler, kontrol grubu olmaması ve katılımcıların kendilerini değerlendirdiği çalışmalarda sıkça görülen zayıflıklardan oluşmaktadır.
Alper’e (2001) göre eczacılık lobisinin yapılacak araştırmalara olan negatif tutumu, RKA’ların gerekli ilgiyi görmemesi ile doğrudan ilişkilidir. Bu limitlemeye rağmen Ibogaine ile yapılan ön-klinik ve vaka çalışmaları bolca mevcuttur.
Hollanda ve ABD’de yapılan bir çalışma, katılımcıların bildirdiği sonuçlardan oluşuyordu.Yatılı tedavi ortamında 52 ardışık tedavi serisinde 41 katılımcı… Bazı katılımcılar bağımlılık belirtisi nedeniyle birden çok kez tedavi edildi. Katılımcıların verdiği rakamlar doğrultusunda tedavilerin yüzde 36’sının altı ay veya daha uzun süredir yoksunluk hissetmediğini gösterdi (Alper, 2001). Etkilere sadece bir veya iki doz ibogainin neden olduğu göz önüne alındığında etkileyici bir sonuç olarak görülüyor.
Diğer bir çalışma, St. Kitts’teki bir ibogaine tedavi kliniğinden 32 katılımcıdan oluşuyordu. Bu çalışmada katılımcılar bir hekim tarafından incelendi ve katılımcı puanlaması yerine hekim değerlendirmesi ölçüm olarak kullanıldı. Hekimin genel değerlendirmesi tek bir ibogaine dozunun herhangi bir ikame veya azaltma gerekmeksizin arınmasının tamamladıklarını göstermişlerdir. Ek olarak, katılımcılar son opioid kullanımından 24 saat sonra yoksunluk belirtileri göstermediler (genellikle yoğun yoksunluk belirtileri ile bilinen yoksunluk aralığı). Katılımcılar tedaviden 36 saat ve 1 ay sonra takip değerlendirmesi için arandıklarında bağımlı olunan madde için önemli ölçüde daha düşük bir istek hissettiklerini bildirdi. (Mash ve diğerleri, 2000).
Ayrıca, Alper vd. (2007) ortalama 19,3 mg/kg olan tek bir ibogaine dozunun yatan hasta ortamında opioid bağımlılığı için 33 kişilik bir grubu tedavi etmek için yeterli olduğunu belirtmişlerdir. Bu katılımcılardan yirmi beşinde, madde arama davranışı olmaksızın opioid bağımlılığı tamamen çözüldü ve tedavi sonrası 72 saatlik bir gözlem süresi boyunca sürdürüldü. Dört katılımcı yoksunluk belirtileri bildirmediler ancak eroin kullanmaya devam etmek istediklerini belirttiler.
İstenmeyen etkiler/olaylar
İbogaine uygulamasının bildirilen negatif olaylarının çoğu, hastanelerin acil servisindeki vaka çalışmalarından ve ikincil veri araştırmalarından gelmektedir. Psikoz (Houenou ve diğerleri, 2011), mania (Marta ve diğerleri, 2015) ve nöbetler (Breuer ve diğerleri, 2015) ibogaine kullanımıyla ilişkilendirilmiştir.
Bununla birlikte, bildirilen vakaların çoğu kontrolsüz veya tıbbi olmayan ortamlarda meydana geldi, bilinmeyen dozları ve ibogaine saflığını içeriyordu. (dos Santos ve diğerleri, 2017).
Yayınlanmış hakemli bilimsel literatürde ibogaine kullanımı 30’dan fazla ölümle ilişkilendirildi. Sebeplerin çoğunun kalp kaynaklı olduğu görünüyor.
Aritmiler, önceki kardiyovasküler durumlar, akut dönemde opioidlerin veya diğer ilaçların kullanımı ibogainin etkileri… Ölümlerin çoğunun tedavi öncesi yapılan kapsamlı bir tarama ile muhtemelen önlenebildiği iddia edilmekte. Küresel Ibogaine Tedavi Birliği (KITB) yayınladıkları kılavuzda doğru tedavi, sertifikalı/kalifiye sağlık personeli, kapsamlı sağlık taraması ve hastayı hızla acil servise götürecek tesislerin ayarlanmasının bir kliniği daha güvenli hale getirdiğini ve istenmeyen etkileri azalttığı yönünde…
İbogain, insanlara denetimli bağlamlarda uygulandığında – önceki kardiyovasküler hastalıklar veya ilaçların akut etkileri altında olmadan – nispeten güvenli olduğu gözlemlenmiştir (Breuer ve ark., 2015).
Tedavi Merkezleri
Altmışlı yılların ortalarında, Amerika Gıda ve İlaç İdaresi (FDA), Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş milletler ibogain’i insan sağlığını tehlikeye atmasından dolayı “narkotik” olarak kategorize edip, birinci sınıf yasaklı madde olarak sınıfılandırır. Bu Ibogain’in tıbbi değeri olmadığı ve suistimal potansiyelinin yüksek olmadığı anlamına gelir. Tıpkı diğer birinci sınıf maddeler gibi – eroin, kokain, metamfetamin.
İbogaine, 2012 Yeni Psikoaktif Maddelerin battaniye yasağı (Askew & Bone, 2019) etkisiyle İngiltere’de yasaklandı. Bu tarihe kadar klinikler göze batmadan operasyonlarını sürdürmüşler. Bu tarihten sonra birçok pratisyenin Meksika ve diğer ülkelerde klinik açtıklarına dair söylemler var.
Günümüzde tedavi merkezleri yasal bir gri alanda faaliyet göstermektedir.
Ibogaine’in yasa dışı veya programlı olmadığı ülkeler (Walker, 2016) Ibogaine tedavisi dünyanın dört bir yanındaki merkezler, geleneksel tıbbi modelde çalıştıklarını iddia ediyorlar.
Kliniklerin internet sitelerinde bağımlılık tedavisi için çeşitli hizmet paketleri sunulduğu görülebilmekte. Bu paketler yoga, nefes egzersizleri, psikoterapist desteği, DMT, Kambo, sanat terapisi gibi büyük bir spektrumu kapsamakta.
Düzenlenmiş bir endüstri olması nedeniyle, güvenilir rakamlar elde etmek imkânsız; ancak, benim önde gelen bir tedavi sağlayıcısıyla gerçekleştirdiğim telefon görüşmesine dayanarak; dünya çapında 80 tedavi merkezi olduğu ve bunların yarısının Meksika’da olduğu tahmin edilmektedir.
Tedavi arayanların sayısı ise ayda ortalama 250 ve 400 arasında değişiyor…
…
-Doktora tezimden bir kesitin Türkçeye çevrilmiş halini okudunuz-