Konu uyuşturucu politikası olduğu zaman birçok farklı yaklaşım mevcuttur; en etkili yaklaşımın hangisi olduğu ise birçok ülke için tartışma konusudur – hükumetler katı veya rahat politikalar arasında değişkenlik gösterebilmekte; bazı ülkeler madde kullanımını suç unsuru olmaktan çıkarırken (dekriminalize etmek), bazı ülkeler son derece ağır kanun ve cezaları uygulamaktan yana olabilir. Uyuşturucu kullanımı konusunda sıkı kurallar uygulayan ülkeler, bu sistemin uyuşturucu kullanımını minimal düzeyde tutacağına inanırken, daha liberal yaklaşıma sahip ülkeler madde kullanımının illegal olmasının yarattığı suçları (bahsettiğim yazım için), gelişen karaborsayı azaltacağı ve halka sunulan maddelerin kontrol altına alınabileceği konusunda ısrarcılar. Madde kullanımı ve ticareti hassas bir konudur – örneğin, bazı ülkeler (Bali, Endonezya, Libya, Myanmar, Suudi Arabistan ve Singapur) otoriter yasalara sahiptir ve uyuşturucu ticareti için nadiren de olsa idam cezası gibi kararlar verebilirler. Dolayısıyla, küresel olarak uyuşturucuların yasallığı, siyah veya beyaz bir durumdan ziyade, belirsizlikle bezenmiş gri bir alandadır.
Peki dekriminalize etmek nedir?
Öncelikle ‘yasallaştırmak’ ile ‘dekriminalize etmek’ aynı şey değildir. Dekriminalize etmek bazı fiiller ile ilgili olarak cezaların azaltılması, bazı durumlarda da, kamu hizmeti veya para cezalarının uygulanabileceği anlamına gelmektedir.
Kısacası dekriminalizasyon, kriminalizasyon işleminin tersidir. Yasaklanmış maddenin dağıtımı ve satışı hala cezai bir suçken, uyuşturucu tasarrufu ve kullanımı cezai bir faaliyet olmaktan çok bir halk sağlığı sorunu olarak ele alınmaktadır. Madde istismarı ve bağımlılığı vakaları, polis ve cezaevi yetkilileri yerine danışmanlar, psikologlar ve sosyal hizmet uzmanları tarafından ele alınır.
Uyuşturucu maddelerin dekriminalize edilmesi, kullanıcıların yakalanma korkusu olmadan halka açık yerlerde uyuşturucu kullanıp, rahatça uyuşturucu satın alıp, satabilecekleri anlamına gelmez. Dekriminalizasyon, değişen sosyal ve ahlaki görüşleri yansıtır. Çeşitli toplumlarda ve ülkelerde zamanla suçluluk üzerine değişen görüşlerin alınmasına konu olan başlıklar arasında şunlar bulunmaktadır. Bunlar:
Eşcinsellik, kumar, kürtaj, fuhuş, uyuşturucu bulundurma ve keyfi (rekreasyonel) uyuşturucu kullanımı, ötenazi, rıza yaşı, sporda steroid kullanımı ve kamusal çıplaklık.
Johns Hopkins Üniversitesi ve Lancet tarafından yayınlanan yeni rapor, küresel uyuşturucu savaşını bir başarısızlık olarak değerlendirdi. Araştırma elli yıllık uyuşturucu politikasının hem uyuşturucu kullanıcılarının, hem de genel halkın “sağlık, refah ve insan hakları” üzerinde ciddi “zararlı etkilere” yol açtığını tespit ettiler. Bu yüzden araştırmacılar, kullanım, tasarruf ve küçük miktarlarda tahsilat gibi şiddet içermeyen “uyuşturucu suçlarının” dekriminalize edilmesine ve bunu yapmamakla, ülkelerin “vatandaşlarına olan yasal sorumluluklarını ihmal ettiğini” savunuyor.
Kıdemli politika analisti Steve Rolles, yasa yapıcılarının artık uyuşturucu reformu argümanlarını “liberter, radikal veya müptezellerin saçmalığı” olarak görmezden gelemeyeceklerini anlamaları gerektiğini belirtti, raporun “tıbbi ve kamu sağlığı tesislerindeki bilinçsizliği sarsacak” ve “bu rapor, bilimsel, akademik çevreden büyük bir güvenoyudur” gibi söylemlerde bulundu. Bu rapor, Çek Cumhuriyeti ve Portekiz’in 2001’de tüm uyuşturucuları dekriminalize etmesinin işe yaradığını gösteren “ikna edici delil” olduğunu belirtti. İki ülkenin de “önemli sağlık avantajları, maliyet tasarrufları ve sorunlu uyuşturucu kullanımında belirgin bir artış olmaksızın daha düşük hapsedilme oranları” deneyimlediğini ortaya koydu (Csete ve ekibi, 2016). Kısacası, bu rapor uyuşturucu suçlarının dekriminalize edilmesinin kişiyi ve toplumu rehabilite eden özelliklerinden bahsetmekteydi.
“Küresel uyuşturucu savaşı” halk sağlığına ve insan haklarına zarar vermekte. Küresel uyuşturucu politikalarına yaklaşımımızı gözden geçirmenin ve uyuşturucu politikası tartışmalarının merkezine bilimsel kanıtlar ve halk sağlığı koymanın zamanı geldi. Portekiz’in uyuşturucu maddeleri dekriminalize etmesinden on yıl sonra, bazı uzun vadeli artılar dikkatleri çekmektedir:
- Madde istismarı ve bağımlılık oranları, dekriminalizasyondan bu yana, yarı yarıya azaltılmıştır.
- Bağımlılık tedavisi ve rehabilitasyonu hapsetme maliyetinden daha ucuzdur.
- Madde bağımlıları, rehabilitasyon ortamında hapisten daha fazla iyileşme göstermişlerdir.
- Tedaviyi tamamlayan kişiler, hüküm giymiş suçluların çoğundan daha faydalı toplum üyeleri olmuşturlar.
- Uyuşturucu kaçakçılığı kaynaklı şiddet büyük ölçüde azaltıldı.
- Mahkemelerde daha önemli davalar için alan yaratıldı.
- Toplumun uyuşturucu kullanımının isyankâr, karşıt kültürel bir husustan ziyade, bir hastalık olarak görmesi durumunda, uyuşturucu kullanımının esas niteliği değişmiştir.
Birçok konuda olduğu gibi, bazı kişiler, maddelerin dekriminalizasyonun uyuşturucu ile mücadelede en iyi yol olduğuna inanmıyor. Bu kişiler sıklıkla aşağıdaki endişeleri belirtmektedirler:
- Bağımlılığa biyolojik yatkınlığa sahip olan kişiler, cezalandırmadan korkmazlarsa, uyuşturucu deneme ve madde istismarı eğilimi gösterebilirler.
- Mevcut tedavi kaynakları, yasal sistemdeki bağımlı kişileri destekleyecek kadar yeterli değil.
- Dekriminalizasyon, uyuşturucu talebinde artışa neden olursa, fiyatlar düşecek ve uyuşturucu denemek birçok insan için daha cazip hale gelecektir.
Çoğu kişi, hayatlarında birileri etkilenene kadar uyuşturucu veya uyuşturucu bağımlılığıyla yüz yüze gelmez. Bu aşinalık eksikliği bilinmeyenden korkmaya yol açabilir. Madde bağımlılığına karşı ahlaki veya manevi itirazlara sahip bireyler ve topluluklar, genellikle dekriminalizasyonun, gençlere ve kolay etkilenebilen kişilere zararlı alışkanlıklar ve yaşam tarzları için kısmi onay sunduğunu iddia etmektedir. Fakat liberal yasalara sahip ülkeler durumun böyle olmadığını göstermektedir. Konu uyuşturucu kullanımının zararları olduğu zaman, liberal yasalara sahip ülkelerdeki madde kullanıcıları, bağımlılar ve toplum sıkı uyuşturucu yasaları olan ülkelere kıyasla daha az zarar görmektedir.
Uzun bir süredir yasa yapıcılar, insanların uyuşturucu kullanmalarına yol açan sosyal ve ekonomik faktörlerden kaçınmak için yasaklamayı bir sis perdesi olarak kullandılar. Yasadışı veya yasal uyuşturucu kullanımının çoğu keyfi (rekreasyonel) olduğu bilinmektedir. Madde nedir ki zaten? Çikolata yiyince de madde kullanmış olmuyor muyuz? İlgili yazım için
Sorunlu madde kullanımının (bireyin hayatını madde ile maffetmesi, ki bu alkol ile de olur) ise kökünde umutsuzluk vardır ve bu nedene odaklanıp, bireylere yardım sunarak sorunlu madde kullanımına son verebiliriz.
Listede görüldüğü üzere, uyuşturucu maddelerin dekriminalize edilmesi için dünya çapında destek büyüyor. Başta Uluslararası Kızılhaç, Amerikan Halk Sağlığı Derneği, Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği, ve Latino Adalet’i gibi örgütler dâhil olmak üzere, Tıp, halk sağlığı ve insan hakları grupları bu yaklaşımı onaylamakta. 2016 yılında yapılan BM Genel Kurulu Uyuşturucu Özel Oturumu, ne yazık ki, birçok ülkeden gelen ciddi endişelere rağmen, madde kullanımına yönelik eski ceza yaklaşımını sürdürdü.
Fakat, haziran 2017’de BM Genel Sekreteri António Guterres Uluslararası Uyuşturucu İstismarına Karşı Günü’nde (International Day Against Drug Abuse) insan haklarını koruyan “önleme ve tedavi” yaklaşımları için çağrıda bulundu.
Gueterres konuşmasında şunları söyledi:
“Bu küresel sorunun üstesinden gelmek için doğurduğu riskler ve güçlüklere rağmen, doğru yolda olduğumuza inanıyoruz ve birlikte sürdürülebilir çözümler üreten koordine edilmiş, dengeli ve kapsamlı bir yaklaşım uygulayabiliriz. Kişisel deneyimlerinden, önleme ve tedaviye dayalı bir yaklaşımın olumlu sonuçlar doğurabileceğini biliyorum.”
Gueterres, 2001’de Portekiz, tüm uyuşturucuları dekriminalize ettiği zaman ülkenin başbakan konumundaydı. Sağlıkta ayrımcılığı sona erdirme konulu ortak bir bildiride yer alan Birleşmiş Milletler (BM) ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), üye ülkeler tarafından “olumsuz sağlık sonuçları olduğu ispatlanan ceza yasalarını gözden geçirme ve yürürlükten kaldırma” çağrısında bulundu. Yapılan yayında “uyuşturucu kullanımı ya da kişisel kullanım için uyuşturucu bulundurma” konularının yürürlükten kaldırılması gereken yasalar arasında olduğu söyleniyor.
“Uyuşturucuların dekriminalize edilmesi, ceza adaleti sisteminden zarar gören insan sayısını önemli ölçüde azaltmakla kalmıyor, aynı zamanda BM / DSÖ bildirisinin de vurguladığı gibi halk sağlığını büyük ölçüde geliştiriyor. Uyuşturucu kullanan insanlara karşı damgayı azaltmakta ve tarihsel olarak karşılaştıkları ayrımcılıkla mücadele etmektedir. Uyuşturucuların dekriminalize edilmesi sağlık ve insan hakları açısından mantıklı ve mali açıdan sağlam bir politikadır. ABD’deki ve dünyanın dört bir yanındaki hükumetler, dekriminalizasyonu takip etmek için tartışılmaz bir ahlaki ve bilimsel zorunluluğa sahiptirler”
Uyuşturucu kullanımının cezalandırılmasının zararları daha da belirginleştikçe kamuoyunun da dekriminalizasyona olan desteği artmaktadır. 2016’da, ABD’de, ilk devlet düzeyinde dekriminalizasyon tasarısı Maryland’da tanıtıldı ve benzer bir versiyon 2017’de yeniden piyasaya sürüldü. Uyuşturucu Politikası İttifakı araştırma koordinatörü Suchitra Rajagopalan, müşterek bildirinin amacına yönelik ilerlemeyi temsil ettiğini belirtti ve şunları söyledi. Son olarak, bütün İskandinav ülkeleri uyuşturucu tasarrufunu dekriminalize etmeyi düşünüyor.
Peki Kıbrıs’ta durum ne?
Kaynakca
Csete, J., Kamarulzaman, A., Kazatchkine, M., Altice, F., Balicki, M., Buxton, J., … & Hart, C. (2016). Public health and international drug policy. The Lancet, 387(10026), 1427-1480.
Strategy, A. (2013). EU National Drug Co-ordinators meet in Dublin.