Öncelikle, bağımlılığın tam olarak ne olduğu belli bilim dallarında hala daha büyük bir tartışma konusudur. Çoğu zaman “bağımlılık” (Addiction) ve “fiziksel bağlılık/alışkanlık/aşinalık” (Dependence maalesef tam bir Türkçe karşılığı yok) terimlerini aynı olguyu tarif etmek için kullanılmaktadır. Bağımlılık ve fiziksel bağlılığın birbirlerine benzeyen yönleri olsa da, ikisi de farklı olgulardır.
Ulusal Sağlık Enstitüsü (USE/NIH) ve Ulusal Uyuşturucu Bağımlılığı Enstitüsüne (UUBE/NIDA) göre, bağımlılık ile bağlılık arasında fark vardır. Yasa yapıcılar ve toplumun, madde suiistimalinden mustarip aile üyeleri ve çevrelerine yardımcı olabilmeleri için bu farkı anlamaları çok önemlidir. Bu yazımda bağımlılığın ve bağlılığın farkından bahsedip, iki olguyu elimden geldiğince açıklamaya çalışacağım.
Peki, bağımlılık ile bağlılık arasındaki fark nedir?
Bağımlılık – Zararlı sonuçlara rağmen kompulsif madde kullanımı ve madde kullanımını bırakamama ile karakterize edilir; sosyal, iş veya aile yükümlülüklerini yerine getirememe; bazen (maddeye göre değişkenlik gösterebilir), tolerans ve yoksunluk belirtileri görülebilir. Fiziksel bağlılık ise vücudun maddeye alışması durumudur. Belli bir etkiyi yakalamak için normalden daha fazlasını istemek, tolerans ve madde kullanımının kaybolmasının akabinde maddeye karşı belirli fiziksel ve ruhsal belirtilerin yaşanması ise yoksunluk olarak bilinmektedir. Bu ayrım, özellikle reçeteli ağrıkesici ilaçlara olan gereksinimlerin artması, kötüye kullanım veya bağımlılığın başlangıcına karşı olarak toleransı veya altta yatan kötüleşmeyi temsilinin ayırt edilmesi zor olabilir (Hussar, 2000; Vogel-Sprott, 1997).
Bağımlılık
Bağımlılık, bir ilacı alma veya başka zararlı davranışlarda bulunma zorunluluğunu tanımlayan psikolojik bir durumdur. Bireyler yasadışı sokak uyuşturucularına (genellikle eroin ve metamfetamin gibi maddeler), reçeteli ilaçlara ve hatta kumar ve seks gibi aktivitelere bağımlılık geliştirebilirler. Bağımlılıklar kalıcıdır ve bağımlı bireyler yıllarca süren yoksunluktan sonra uyuşturucu kullanımına geri dönebilirler.
Bağımlılık, eskiden ahlaki zayıflığın bir işareti olarak düşünüldüğü halde, bağımlılık belli aktivitelerin ve hormonların neden olduğu, beyinde meydana gelen değişikliklerle birlikte ortaya çıkan bir durumdur.
Bunun nedeni, hemen hemen tüm bağımlılık yapan ilaçların veya aktivitelerin ya doğrudan ya da dolaylı olarak Nucleus Accumbens denen beynin ödüllendirme merkezi tarafından etkilenmesidir. Beynin bu kısmı zevkli hisleri kontrol eder ve kişiye bu keyifli duyguları yeniden yaratma arzusu verir. Bir madde kullanırsanız veya beyninizin keyif merkezini uyaran bir aktiviteye katılırsanız, yani zevkli anlar yaşarsanız, gelecekte bu davranışı tekrarlamanız daha olasıdır. Basitçe, eğer çikolata yerseniz ve beyniniz zevke gelirse, gelecekte düzenli olarak çikolata yemeye daha yatkın olursunuz.
Bağımlılık yapan ilaçların beyindeki ödül yolları üzerindeki etkisi, bağımlılığın iki önemli özelliğini açıklamaya yardımcı olur:
1- Madde kullanımının sınırlandırılamaması ya da durdurulmaması
2- Ciddi olumsuz sonuçlara rağmen madde aramaya ve almaya devam etmek için karşı konulmaz istek
Örneğin, alkol bağımlılığı olan insanlar, eve giderken hızlıca bir bira içmek için yolun üstünde bir barda durmayı düşünebilir ve bunu takiben kendilerini kapanış saatlerine kadar bir bar taburesi üzerinde içki içerken bulabilirler. Benzer şekilde, bağımlı kişiler, bir doktor tarafından sağlık nedenlerinden dolayı durmaları, alkollü sürüşten ceza almaları ya da işten atılmalarına rağmen, içki içmekten vazgeçmeyeceklerdir.
Bu mantıksız istikrar, sadece fiziksel bağımlılıktan ayrı olarak bağımlılığı belirleyen olgudur. Bağımlılık çeşitli sosyal, biyolojik ve psikolojik faktörlerin karmaşık etkileşimlerinden kaynaklanır:
Genetik yapı
Sosyo-ekonomik durum
Aile çevresi
İlaç erişilebilirliği
Bağımlılık tedavisi de durumun oluşması kadar karmaşıktır ve tıbbi takip, davranışsal danışmanlık ve nüksetmeyi önlemek için uzun vadeli psikolojik destek gerektirir. Madde bağımlılığı tehlikeli ve genellikle ölümcül bir durumdur ve bağımlı kişinin yardım almadan uyuşturucu kullanımı döngüsünü kırması neredeyse imkânsızdır.
Fiziksel bağlılık/alışkanlık/aşinalık
Bağlılık sıklıkla bağımlılığın bir parçası olmasına rağmen, bağımlılık yapıcı olmayan ilaçlar da bağlılık yaratabilir. Buna verilecek en güzel örnek, astımı, alerjik reaksiyonları, Crohn hastalığını ve diğer birçok enflamatuar durumu tedavi etmek için kullanılan steroid hormonu kortizolün sentezlenmiş şekli olan prednizon’dur. Prednizon’un bağımlılık yaratmadığı bilinmektedir. Ancak, bir hasta birkaç hafta prednizon aldıysa ve aniden durursa, yorgunluk, halsizlik, vücut ağrıları ve eklem ağrıları gibi yoksunluk belirtileri çekebilir.
Bağlılık, bir ilaca sürekli maruz kalmanın bir sonucu olarak vücut olan değişikliklerden kaynaklanır. Prednizon durumunda, vücut kendi kortizol üretimini azaltarak ilacın tekrarlanan dozlarına adapte olur; bu, prednizon kullanımının durdurulduğu zaman kortizol “desteğinin” temel seviyesini koruyarak vücudu terk edebilir – normal olana kadar steroid yoksunluk belirtileriyle sonuçlanır, böylelikle denge yeniden kurulur (Mayo Clinic, 2014).
Bağlılık tıbbi olarak tedavi edilebilir bir durumdur. Amaç, vücudun normal fonksiyona yeniden ayarlanmasına izin vermek için hastayı ilaçtan yavaşça ayırmaktır. İhtiyacı olan bir ilacı (örn., Bir opioid ağrı kesici) almanın bir yan etkisi olarak bağlılık geliştirmiş hastalar için, bir doktor yoksunluğu en aza indirgemek için zaman içinde ilacın dozunu yavaşça azaltmayı önerebilir.
Bağlılığa neden olan bazı ilaçlar bağımlılık yapmadığı gibi, fiziksel yoksunluk belirtileri yaratmayan yüksek derecede bağımlılık yaratan ilaçlar da vardır. Uzun süre istismar edildikten sonra bile, kokain ve metamfetamin de dâhil olmak üzere psikostimulan (uyarıcı) ilaçlar, depresyon, anksiyete ve ilaç istekleri gibi psikolojik belirtiler (psikolojik bağlılık) olsa da, kusma ve titreme gibi belirgin fiziksel yoksunluk (fiziksel bağlılık) belirtileri üretmezler. Psikolojik bağlılık aslında herhangi bir madde veya herhangi bir şey ile ortaya çıkabilir. Bu bağımlılık bir tatlıya da olabilir, severek izlediğiniz diziye de, sosyal medyaya veya sevgilinize de.
Örneklendirecek olursak:
Toplumumuzda birçok insan sürekli kafein kullanır ve kahve içmedikleri zaman baş ağrısı, yorgunluk ve yoğunlaşma konusunda zorluklar yaşarlar. Ancak, kafeinsiz kalmak ne kadar kötü olursa olsun, kimse bir Türk kahvesi almak için suç işlemez veya doktorlarının kafeinin öldürebileceğini söylediği takdirde kahveyi bırakmakta güçlük çekmezler (Johns Hopkins Medicine, 2009).
Yazının ikinci kısmı için buraya tıklayınız.
Kaynakça
Johns Hopkins Medicine (2009). Behavioral Pharmacology Research Unit (BPRU) Fact Sheet: Caffeine Dependence.
Hussar, D. A. (2000) Tolerance and Resistance to Drugs. Merck Manuals Consumer Version.
Mayo Clinic. (2014). Prednisone withdrawal: Why taper down slowly?
Vogel-Sprott, M. (1997). Is behavioral tolerance learned? Alcohol Health Res World, 21(2), 161-168.