“Psikedelik” (Psychedelic) terimi, ilk kez 1953 yılında psikiyatrist Humprehy Osmond tarafından kullanılmıştır (Nichols, 2016). “Psikedelik” kelimesi, iki antik yunan sözcüğün birleştirilmesi ile meydana gelmiştir “psike” (ruh veya zihin) ve “delos” (ortaya çıkarmak veya tezahür etmek). Psikedelik deneyimin genellikle zihnin normalde gizlenmiş olan yönlerini ortaya koyduğu söylenir. “Trip” kelimesi ise ilk kez 1950’li yıllarda LSD ile çalışmalar yapan ABD ordu bilim adamları tarafından kullanılmıştır, psikedelik maddelere yüklenen negatif etkilerin çoğundan ordu için çalışan bilim adamları sorumludur (Lee & Shlain, 1992). Bunun sebebi ise bu maddeleri savaşa hazırlanan askerlere fayda sağlama potansiyeli ile incelemeleriydi. Bu yazımda araştırmacı ve yazarların psikedelik deneyim tanımlarından, kötü triplerden ve psikedelik maddelerin psikoterapide kullanım şeklinden bahsedeceğim.

 

Psikedelik deneyim, genellikle psikedelik madde tüketildiği zaman ortaya çıkan bilincin geçici olarak değişmesi durumudur, LSD ve psilocybin “sihirli” mantarlar en çok bilinen psikedelik maddeler arasında yer almaktadır. Psikolog Benny Shanon ayahuasca etkisi altındaki kişilerin raporlarını gözlemledikten sonra ortak bulguyu şöyle açıklamıştır “Ayahuasca’da en sık karşılaşılan değerlendirme, maddenin etkisi altında yaşananları gerçek olarak tanımlarken, normal olarak algılanan dünyanın bir ilüzyon olduğu yönündedir” (Shannon,2002).

 

Aynı şekilde, psikolog Stanislav Grof da LSD deneyimini “Varoluşun doğasına ilişkin karmaşıklığı ortaya çıkaran içgörüler (…) tipik olarak, bu bilginin günlük hayatta paylaştığımız algı ve inançlardan daha nihai ve “gerçek” olduğuna dair bir kesinlik hissi eşlik ediyor.” diyerek anlatmıştır (Grof ve Bennett,2009).

 

Filozof Alan Watts (2003) ise psikedelik deneyimleri, Zen ve Taoizmde bahsedilen bilincin dönüşümüne benzetmekte, Watts bunu “hatalı algılamanın düzeltilmesi ya da bir hastalığın iyileştirilmesi gibi, daha fazla bilgi ya da daha fazla beceri öğrenmenin kazanılmış bir süreci değil, yanlış alışkanlıkların, görüşlerin ve bilinçsizliğinin ortadan kaldırılması gibi.” diyerek tanımlamaktadır. Watts, LSD deneyimini de “Beynin gizli işleyişinin, ilişkisel ve örnek alma süreçlerinin, tüm algılamamızı ve düşüncemizi gerçekleştiren düzenleme sistemlerinin ortaya çıkması” olarak tanımlamaktadır.

 

Psikedelik deneyim içinde belirgin bir ruhani bilgi benzeri kalite taşımaktadır; bilinci yükselten ve kişisel gelişime derin katkıda bulunan bir öğrenme tecrübesidir. Bu yüzden, Ayahuasca ve Psilocybin mantarları gibi bitki kaynaklı psikedelik maddeler genellikle “öğretmen bitki” olarak bilinmektedir” (Tupper, 2002). Daha da fazlası, psikedelik maddelerin dünya çapında uzun bir dini kullanım geçmişi bulunmaktadır, bu özelliklerinden dolayı, bu maddeler sıklıkla entojenler olarak bilinmektedirler (Schultes & Hoffmann, 1992).

 

Benzer bir şekilde, psilocybin ve mistisizm çalışmasında, araştırmacılar, psilocybin’in “davranışlar, tutumlar ve değerlerde uzun vadeli değişimleri öngören kişisel ve manevi anlamlı mistik deneyimler” yarattığını gözlemlediler. Psikedelik tecrübeler mistik veya dini deneyimsel fenomenlerin tümünü içerir. İki bilimsel çalışma psilocybin’in güvenli bir şekilde mistik tip deneyimleri tetiklediğini göstermiştir (MacLean, Johnson, & Griffiths, 2011). John Hopkins Üniversitesinde yapılan daha yeni bir çalışma ise ‘tasavvuf ölçeği’ adı verilen bir anket de dahil olmak üzere değişen ‘sıradan olmayan’ deneyimleri kategorize etmek için tasarlanmış çeşitli anketlerle mistik deneyimleri belirledi.

 

Muhtemelen, en yaygın ve sıkça bahsedilen psikedelik deneyimsel fenomen görsel algılamadaki değişimlerdir; buna, çevrede dalgalanmalar ve dalgalanan yüzeyler dahildir; LSD’nin kaşifi, Albert Hoffman, ilk kasıtlı LSD denemesinden (bundan önceki yanlışlıkla olmuştu) sonra yaptığı bisiklet yolculuğunu şöyle anlatıyor: “Görüş alanımdaki her şey kavisli bir aynaya bakınca olduğu gibi sarsılmaktaydı”. Psikedelik görsel değişiklikler ve kompleks, akıcı geometrik görsel desenlerin spontane oluşumunu içermektedir. Bu görsel efektlerin, yüksek dozlarda ve gözler kapalı olduğunda yoğunluğu artmaktadır.

 

“LSD kullandıktan sonra elini portakal zannedip kesti” tarzı haberler ise genellikle gerçeklik payı taşımamaktadır, zira bu kişilere yapılan otopsi sonuçları genellikle sentetik maddeler ve/veya psikoz durumunu işaret eder. Birçok durumda ise bu haberler dedikodu usulü kulaktan dolma haberlerdir. Fakat, psikedelik maddelerin keyfi ve bilinçli kullanımının rahatsız edici etkiler yaratacağı kesindir.

 

Psikedelik kriz veya madde kaynaklı geçici psikoz, halk arasında “kötü trip (bad trip)” olarak bilinmektedir. Kötü trip, adından da anlaşılacağı üzere; rahatsız edici, çirkin, korkutucu ve muhtemelen travmatik bir deneyimdir. Kötü trip, genellikle psikedelik efektlerin daha yoğun olduğu yüksek doz kullanan kişilerde görülmektedir. Tezahürler, belirsiz endişe ve yabancılaşma duygularından, rahatsız edici veya çılgınlık hislerine kadar değişiklik gösterebilir. Kötü tripler, kullanıcının deneyimsizliği veya sorumsuzluğu veya psikedelik madde kullanımına eksik hazırlık ve uygunsuz ortam ile daha da kötüleşebilir.

 

Psikoterapi cemiyetindeki psikedelik uzmanları, kötü tripleri sağlıksız veya zararlı olarak değerlendirmezler, bunun yerine onların psikolojik iyileştirme potansiyelleri üzerinde durulması, çözülmeyen bilinçaltı meselelerin ortaya çıkmasına ve çözümlenmesine odaklanırlar (Cullari, 2015). Psikedelik terapi yararlı duygusal işlevlerin ve bilinçaltının keşfini kolaylaştırmak için psikedelik maddelerin kullanımı ile ilgili iyileştirici uygulamalar anlamına gelir. Hasta tarafından düzenli olarak ya da reçetelendiği şekilde alınan geleneksel psikiyatrik ilaçların aksine psikedelik tedavide, hastalar ilacın akut aktivitesi sırasında uzatılmış bir psikoterapi seansına devam ederler ve geceyi tesiste geçirirler. İlaçla yapılan oturumlarda terapistler yönlendirici değildir ve hastayı iç tecrübelerini keşfetmelerinde destekleyen bir roldedirler (Mithoefer, Designee, Doblin, & Emerson, 2008; Sessa, & Worthley (2016).

 

Bu alandaki başka bir önemli araştırmacı, psikoterapide LSD’nin kullanımına öncülük eden Stanislav Grof’tur (Autobiográfico, 2015). Grof, psychedelic deneyimi “bilinçdışı zihinsel süreçlerin spesifik olmayan genişlemesi” olarak nitelendirdi. Buna ilaveten, LSD deneyiminin fenomenolojisini, özellikle psikospiritüel ölüm (ego ölümü) ve yeniden doğuş deneyimini analiz etti.

 

Ego ölümünün bu şekilde kullanılması birçok ölümcül vakayı (örneğin, son aşama kanseri) rasyonel olarak olası ölümlerine, kendilerine yükledikleri ego-dolu değerin dışından yaklaşırlar. Çalışmalar, bu “salıvermenin” yakın, kaçınılmaz ölümle ilişkili ağrıların yönetilebilir ve anlaşılır olmasına neden olduğunu göstermiştir; katılımcılardan birisi şöyle der: “Yaşamdan ölüme geçişin, hayatın başka bir adımı olduğunun farkına vardım”. Bu çalışma aktif olarak Charles Grob ve ekibi (2011) tarafından Harbor-UCLA Tıp Merkezinde yapılmıştır. Psikedelik maddeler ile yapılan araştırmalar uzun süre illegaldi, henüz yeterli çalışma olmamasından dolayı bu çalışmalar henüz emekleme aşamasındadırlar ve bu maddelerin etkilerine dair kesin konuşmak için daha fazla çalışma yayınlanması gerekmektedir.

Referanslar

Autobiográfico, U. E. (2015). Death and Rebirth in LSD Therapy: An Autobiographical Study. Journal of Transpersonal Research, 7(1), 80-94.

Cullari, S. (2015). 2.12 Psychedelic experience. Flotation: A Guide for Sensory Deprivation, Relaxation, & Isolation Tanks, 87(10), 43.

Grob, C. S., Danforth, A. L., Chopra, G. S., Hagerty, M., McKay, C. R., Halberstadt, A. L., & Greer, G. R. (2011). Pilot study of psilocybin treatment for anxiety in patients with advanced-stage cancer. Archives of general psychiatry, 68(1), 71-78.

Grof, S., & Bennett, H. Z. (2009). The holotropic mind: The three levels of human consciousness and how they shape our lives. Harper Collins.

Lee, M. A., & Shlain, B. (1992). Acid dreams: The complete social history of LSD: The CIA, the sixties, and beyond. Grove Press.

MacLean, K. A., Johnson, M. W., & Griffiths, R. R. (2011). Mystical experiences occasioned by the hallucinogen psilocybin lead to increases in the personality domain of openness. Journal of Psychopharmacology, 25(11), 1453-1461.

Mithoefer, M. C., Designee, S., Doblin, R., & Emerson, A. (2008). A manual for MDMA-assisted psychotherapy in the treatment of posttraumatic stress disorder.

Nichols, D. E. (2016). Psychedelics. Pharmacological reviews, 68(2), 264-355.

Sessa, B., & Worthley, E. (2016). Psychedelic Drug Treatments: Assisting the Therapeutic Process. Stylus Publishing, LLC.

Schultes, R. E., & Hofmann, A. (1992). Plants of the gods: their sacred, healing, and hallucinogenic powers.

Shanon, B. (2002). The antipodes of the mind: Charting the phenomenology of the ayahuasca experience. OUP Oxford.

Tupper, K. W. (2002). Entheogens and existential intelligence: The use of plant teachers as cognitive tools. Canadian Journal of Education/Revue canadienne de l’éducation, 499-516.

Watts, A. (2013). The joyous cosmology: Adventures in the chemistry of consciousness. New World Library.