Sizlerle paylaştığım bir yazıda  David Nutt ve ekibinin (2010) farklı türde uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin etkilerini değerlendirmesinden bahsetmiştim. Eroin ve alkol gibi maddelerin bağımlılık yaratan etkileri bu ve birçok çalışma tarafından belgelenmiştir, bağımlılık ilerledikçe davranış değişikliklerinin daha anormal hale geldiği de bilinmektedir. Başlangıçta, bu anormal davranışlar, görünüş ve tavırlardaki değişikliklerken, zaman içinde değişen davranışlar çok daha belirgin hale gelmektedir. Gözlemlenen bu davranış değişimi, bağımlı kişilerin suç işleme olasılıklarının da daha yüksek olduğunu göstermektedir. Blogumda yayınladığım ilk yazımda madde bağımlılığının ne olduğundan ve toplumun bağımlılıkta oynadığı rolden bahsetmiştim, bu yazımda ise madde kullanımını/bağımlılığı cezai sistem ve mahkûm psikolojisi bakımından değerlendireceğim.

ABD’de işlenen tüm suçlardan tutuklu yargılanan kişilerin yaklaşık %80’inde alkol veya uyuşturucu, herhangi bir suçtan dolayı tutuklananların %60’ının ise en az bir yasadışı madde kullandığı biliniyor (White, 2016) . K.K.T.C’de yapılan çalışmalar ise mahkûmların yarısından azının madde bağımlısı olduğunu göstermektedir. İlk yazımda eleştirdiğim Dr. Demet Karakartal, görüştüğü mahkûmların, yarıdan azının madde bağımlısı olduğunu belirtiyor, Aynı raporda Karakartal, Lefkoşa Merkezi Cezaevi’nde görüşülen hükümlüler arasında en fazla işlenen suç türünün uyuşturucu suçları olduğunu belirtmektedir. Karakartal, raporunda bağımlı olunan maddelere ise yer vermemiş (Yalçınkaya & Karakartal, 2015). Bununla birlikte, bu istatistikler şu soruya işaret etmekte:

Bağımlı suçlular tarafından neden bu kadar çok suç işleniyor?

Bir araştırmaya göre, bağımlılar tarafından işlenen suçlar, suçun sebepleri bakımından üç ayrı türe ayrılabilir. Kullanımla ilgili suçlar ağır sarhoş olmanın bir sonucu olarak ortaya çıkar. Kullanımla ilgili suçların örneklerinde, bağımlı suçları işleyenlerin suça karıştıklarını fark etmemesi yaygın bir durumdur. İkinci suç türü, madde kullanımını finanse etmek için bir araç olarak fahişelik ve hırsızlığı kapsayan, iktisadi bir konudur. Son olarak, sistemle ilgili suçlar yasal sistemin bir yansıması olarak yasadışı maddelerin tasarrufu, satışı ve üretimidir (Shrand, 2013).

Bağımlılık ve Hapis

Bağımlıların hapsedilmelerine sebep olacak suçları işlemelerinden bahsetmemizin ardından izleyeceğimiz konu, hapis cezasının iyi bir ceza yöntemi olup olmadığını tartışmak olmalıdır. Bir yandan, ceza sistemi, suç işleyenlerin buna göre cezalandırıldığı fikrine dayanıyor. Dolayısıyla, sistematik tepki, bir suçlunun, bağımlı olup olmadığını ayırt etmeksizin mahkûm etmek ve hapisle cezalandırmak olacaktır. Bununla birlikte, bağımlı kişileri hapsetmeyle ilgili iki önemli sorun var. İlki; cezaevinin, bağımlıların alkol ve uyuşturucu suistimalini önlemede etkisiz olduğunu kanıtladı. Tahminlere göre, hapsedilen bağımlıların yaklaşık %95’i hapishaneden çıktıktan sonra madde bağımlılığına geri dönecek ve %60 ila %80’i bağımlılık sebebi ile yeni suçlar işleyecek (Sack, 2014).

Bağımlıların tutuklanmasındaki diğer önemli bir husus, hapis cezası suça hitap ederken, altta yatan soruna ya da bu kişilerin cezai davranışa başvurmasına neden olan sebeplere hitap etmediği gerçeğidir. Dahası, madde bağımlılığı geçmişi olan suçluların çoğunluğu bağımlılığı tedavi edilmediği için serbest bırakıldıktan sonra alkol ve uyuşturucu suistimaline devam edecektir. ABD’deki tutukluların yaklaşık %65’inin bağımlılık için tanı ölçütlerini karşıladığı tahmin ediliyor. Bununla birlikte, bu kişilerin yalnızca %11’i herhangi bir tedavi şekli almaktadır. Cezai sistemin, suçluların yüksek bağımlılık oranının üstesinden gelmek için kötü donanımlı olduğu açıktır. Dahası, hapsedilen bağımlıların genellikle cezalarını tamamladıktan sonra madde kullanımına geri döndüğü bilinmektedir, işte bu da bağımlı kişilere verilen hapis cezasının etkisiz ve anlamsız olduğuna işaret ediyor (McVay, Schiraldi & Ziedenberg, 2004). Bu durumda akla şu soru geliyor:

Hangisinin etkileri daha yıkıcı? Madde kullanımının mı? Yoksa cezai sistemin mi?

Burada satıştan değil, kullanımdan bahsediyorum. Yazının başında da dediğim gibi bütün maddeleri aynı kefeye koyamayız. 40 yıl önce Amerika’da başlayıp bütün dünyaya yayılan uyuşturucu ile mücadele birçok kayıptan sorumludur, ancak kenevir kullanıcılarının suçları, bu savaşın belki de en yıkıcı kısmı olmuştur.

Bu savaşın bedeli maddi olarak ölçülebilir, her yıl modası geçmiş yasaların hırçın bir şekilde uygulanırken polis ve suçlular tarafından yapılan masraflar buna örnektir. Bu durumun manevi boyutu da yadsınamaz. Birçok ülkede ceza dahi alamayacağınız miktarlarla “yakalandıktan” sonra gazetelerde isminizin açık açık ifşa edilmesi ya da hapiste kaybolacak yıllarınızın karşılığı bu manevi boyuta örnek olabilir. Elimizde varolan bu somut cezalandırma sistemi; işsizlik, toplumdan dışlanma, ümitsiz bir gelecek, fişlenme, depresyon gibi ciddi sonuçları beraberinde getirir.

İşin ironik tarafı, 2018 itibari ile uyuşturucu ile mücadeleyi başlatan ABD’nin yaklaşık 10 eyaletinde kenevir tüketmenin yasal olmasıdır. Daha da fazlası, eyalet yönetimlerinin ve insanların yasallaşan kenevir endüstrisinden kazanç sağlamasıdır. Bir sonraki yazımda liberal uyuşturucu yasası olan ülkeleri, sebep ve getirilerini daha detaylı irdeleyeceğim.

Bağımlı Suçlular için Çözüm Üretmek

ABD’de hükümet tarafından madde istismarı konusunda harcanan bir dolar vergi tutarından bağımlılığı önleme ve tedavi için yalnızca 1.9 sent, cezalandırma sistemine ise 95.6 sent tahsis edilmiştir (McVay, Schiraldi & Ziedenberg, 2004). Ülkemizdeki çalışmalar da psikolojik destek hizmetlerinin yeterli olmadığını göstermektedir. Yalçınkaya ve Karakartal (2015), bazı mahkûmların, üstesinden gelemedikleri problemlerinden kurtulmak amacıyla cezaevi psikoloğuna başvurduklarını belirterek, mahkûmların ifadeleri ışığında cezaevinde mahkûmlara yönelik olarak sunulan psikolojik destek hizmetlerinin yeterli olmadığından ve cezaevinde bir psikolojik danışmanın olmasının öneminden de bahsetmektedir.

Pek çok kişinin hemfikir olduğu potansiyel bir çözüm, bağımlı/madde kullanıcısı suçlulara hapis cezası yerine bir rehabilitasyon programı tamamlama seçeneği vermektir. ABD genelinde birçok yargıda ortaya çıkan uyuşturucu mahkemelerinin hedefi de bu yönde olmuştur (Bowers, 2007). Ayrıca, Demet hanımın da dediği üzere cezaevlerinde bağımlı suçluların bulunduğu durumlarda etkili rehabilitasyon programlarına açıkça ihtiyaç duyulmaktadır — ki bu kişiler hapishanedeki tüm mahkûmların çoğunluğunu temsil etmekte — serbest bırakıldıktan sonra ayık kalmaları ve sorunsuz bir hayata devam edebilmeleri daha muhtemel olurdu.

KKTC Meclisi tarafından 16 Mayıs 2016 tarihinde oy birliği ile kabul gören ve 27 Mayıs 2016 tarihinde yürürlüğe giren uyuşturucu madde kullanıcıları ve bağımlıları hakkında denetimli serbestlik yasasının uygulanmasında ciddi sorunlar yaşanmış ve yasa yeniden incelenmeye alınmıştır. Güney Kıbrıs Rum Yönetiminde de uygulanan bu model, madde kullanımını hapis yerine, kan/idrar numuneleri alarak ve psikiyatrist kontrolü ile denetlemeyi amaçlamaktaydı. Fakat ülkemizde rehabilitasyon merkezinin olmaması, hastahanelerin yeterli donanıma sahip olmaması, prosedürün yavaş ilerlemesi ve istisnai durumların düşünülmemesi sebepleri ile denetimli serbestlik yasası rafa kaldırıldı. Ulaş Barış’ın  yasanın içeriğinden detaylıca bahsettiği yazısı için buraya, Avukat Ramadan Sanıvar’ın yasanın neden rafa kaldırıldığından bahsettiği Havadis Gazetesi makalesi için ise  buraya tıklayabilirsiniz.

Son olarak, geride bıraktığımız seçim döneminde Serdar Denktaş ve partisi denetimli serbestlik ve cezai sistem konusunu farklı bir açıdan değerlendirmekteydi, DP manifestosunda:

“Ülkemizde farklı uyuşturucu türlerinin kullanımının yaygınlaştığı, kullanıcı yaşının düştüğü, kullanıcıların toplumun tüm kesimlerinden geldiği herkesin kabul ettiği bir gerçekliktir.

Dünyanın hemen hiçbir ülkesinde başarılı olmadığı gibi ülkemizde de sadece polisiye ve yasaklayıcı yöntemlerle farklı uyuşturucu türleriyle mücadele başarılı olmamıştır. Özellikle içeriğinin bilinmediği ve kolayca temin edilebilen sentetik türdeki maddeler hem ciddi bağımlılıklar yaratmakta hem de ölümcül sonuçlar doğurmaktadır.

Biz hiç bir insanımızın bu şekilde ölümcül sonuçlara bağımlı olmasına seyirci kalamayız.
Farklı ülkelerdeki farklı yöntemleri özgürce tartışmamız gerektiğine inanmaktayız. Bu özgür tartışmalar denetimli serbestlik uygulamasını da içermeli, Marijuana gibi doğal bitkinin kullanımına denetimli serbestlik getiren ülkelerin tecrübe ve bilgi birikimlerinden yararlanmalıyız. Gelecek nesillerimizi zehirden kurtarmak adına özgürce her konuyu tartışmalı uygulanması gereken tüm politikaları çekinmeden konuşmalıyız. Demokrat Parti buna bağlı olarak seçim sonrasında oluşturacağı bir komisyonla konuyu şeffaf ve demokratik tartışma ortamına getirmeyi hedeflemektedir.”

Şu an dörtlü koalisyonda yer alan DP’nin madde kullanımı ve cezai sistem konusunda atacağı adımlar merak konusu. Daha önce böyle uygulamaları deneyimlemiş, hali hazırda uygulayan ülkelerin şu anki durumları incelenip çok mantıklı çıkarımlar yapılabilir. Genel kanı; bizim kültürümüzdeki insanların bu durumu suistimal edeceği yönünde. Çünkü bu öneriyi eğer yasal olursa sentetik maddelerin daha az kullanılacağı çıkarımıyla sundular önümüze. Böyle bir talebin olmasındansa, bu öneriyi, insanların en azından daha az zararlı maddelere devlet kontrolünde (kısıtlamalar, izinler vs) erişebilmesi şeklinde ele alınırsa cezai sistem, bağımlılık ve mahkum psikolojisi konularında daha olumlu sonuçlar elde edebiliriz.

Referanslar.

Bowers, J. (2007). Contraindicated drug courts. UCLA L. Rev., 55, 783.

Burns, G. (2015). FBI investigating inmate’s death from drug withdrawal in Macomb County Jail. Retrieved February 01, 2018, from http://www.mlive.com/news/detroit/index.ssf/2015/09/fbi_investigating_jail_death_o.html

McVay, D., Schiraldi, V., & Ziedenberg, J. (2004). Treatment or Incarceration?: National and State Findings on the Efficacy and Cost Savings of Drug Treatment Versus Imprisonment. Justice Policy Institute.

Sack, D. (2014). We Can’t Afford to Ignore Drug Addiction in Prison. The Washington Post.

Sevigny, E. L., Pollack, H. A., & Reuter, P. (2013). Can drug courts help to reduce prison and jail populations?. The ANNALS of the American Academy of Political and Social Science, 647(1), 190-212.

Shrand, J. (2013). Addiction Is Not a Crime But Can Lead to Them. Retrieved February 01, 2018, from https://www.psychologytoday.com/blog/manage-your-stress/201301/addiction-is-not-crime-can-lead-them

Nutt, D. J., King, L. A., & Phillips, L. D. (2010). Drug harms in the UK: a multicriteria decision analysis. The Lancet, 376(9752), 1558-1565.

White, H. R. (2016). Substance use and crime. The Oxford handbook of substance use and substance use disorders, 2, 347-378.

Yalçınkaya, M., Karakartal, D. (2015). DETERMINING THE FACTORS CAUSING THE PRISONERS IN PRISON FOR CRIME AND PSYCHO-SOCIAL SERVICES (TRNC SAMPLE). The Online Journal of New Horizons in Education–October, 5(4).